16 Mart 2008 Pazar

BALKAN MÜZİĞİ ÜZERİNE BİRKAÇ YORUM

Geçtiğimiz yılın ikinci yarısı her halde sadece Shanti’den “Disko Disko Partizani” dinlemekle geçti. Öyle bir patladı ki, gittiğimiz her yerde bir şekilde kendisini duyar olduk. Tabii ki, şarkının, kapı gıcırtısına oynayan insanımız tarafından beğenilmemesi kaçınılmazdı ve öyle de oldu. Kıvrak Balkan ezgileri üzerine, İngilizce-Sırpça sözlerle birlikte yazılmış bu şarkının yakaladığı havayı açıkçası ben de olumlu karşıladım ve takdir ettim. Yıllardır ilk duyulduğunda “Çingene müziği” olarak lanse edilen bu tür, şu an pek çok gece kulübünün veya eğlence yerinin vazgeçilmezi. Değişik alanlara da sıçramış bir tür Balkan müziği. Mesela Kultur Shock gibi Balkan-punk yapan gruplar buna örnek olarak verilebilir. Artı, bu sıralar Balkanlar’da çok sıcak gelişmeler de yaşanıyor, Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi ve dünyanın gündemine oturması gibi. Bütün bu olayların birleşmesi beni, hem sosyolojik, hem tarihi, hem de müzikal açıdan biraz bu konunun üzerine eğilmeye itti. Nedir Balkan müziği, ya da Balkan kültürü, nasıl doğmuştur, bugünlere nasıl gelmiştir? Bu konuda çok bilgili olmadığımdan bu yazıyı, 1989 Bulgaristan göçmeni arkadaşım Şefik Şefikoğlu’yla birlikte hazırladık. Kendisine buradan teşekkürlerimi yolluyorum. Açıkçası yazı doğrudan kendisinin de diyebiliriz, bize sadece bilgiyi yazıya dökmek kaldı.

Bilindiği üzere 1389 I. Kosova Zaferi’yle Türklerin Balkanlar’da Sırp İmparatorluğu’nu yıkarak hakimiyetini tamamen sağlamlaştırması, orada yaşayan milletlerle bizi kaynaştırdı ve bu kaynaşma geride kalan 600 küsur sene içinde giyimden yemeğe, dilden sanata pek çok alanda ortak bir kültürün oluşmasını sağladı. Bugün esasen Balkan müziği olarak dinlediğimiz şey de genel itibariyle bizden çıkma ve bizim oradaki millete öğrettiğimiz bir müzik. Zaten yazının başında da dedik, kapı gıcırtısına bile oynuyoruz diye, bu oynak müziğin de bizden çıkması gayet normal. Balkanlar’daki insanların yaptığı tek şey, bizim onlara sunduğumuz bu neşeli müziği özümsemek olmuş ve zamanla Balkan Türkleri haricinde bizden kimse tarafından yaşatılmayınca da birden müziğin menşei yer değiştirmiş. Öyle ki, bizim batı anonim türkülerimizin pek çoğunun Balkan ülkelerinin kendi dillerinde yazılmış onlarca versiyonu var. Burada aykırı olan tutum, bu milletlerin pek çok konuda olduğu gibi müzik konusunda da aşırıya kaçıp “kültür patenti” almak istemeleri. Zaten bu kadar çok devlete bölünmeleri bile her şeyde hak iddia etmelerinin bir sonucu değil mi? Neyse, kızancık tabiriyle “ben bilmez, ben anlamaz” diyelim!

Aslında, Balkan müziği ile yaşadığımız kopukluk, bir şekilde kimi sanatçılar tarafından kapatılmaya çalışıldı zaman içerisinde. Misal, doksanlarda Sezen Aksu’nun ünlü sanatçı Goran Bregovic ile ortaklaşa yaptığı işler olmuş ama Balkanlar’dan gelen soğuk hava dalgası, ülkemizde o zaman için doğudan esen yanık Arabesk havasına karşı pek üstünlük kuramamıştı. Geçen zaman Balkanlar’dan yana taraf oldu ama; Candan Erçetin’in söylediği Balkan türküleri (Çoğu bizden aslında ama hadi Balkan sayalım, saygı duyalım) Hüsnü Şenlendirici’nin Laço Tayfa projeleri, kendi solo albümleri, Sefarad (Balkan Yahudisi demek zaten, daha çok tarihi bilgi vermek gerek ama konumuzdan sapmayalım) vb. örnekler bizim tekrardan Balkan müziğine adaptasyonumuzu sağladı. İyi de oldu nitekim, Arabesk kültür yerine bu kültürü tercih ederim ben kendimce ama takdir sizin tabii ki.

Peki, diyelim bu müziğe ilgimiz var, o zaman sıra geldi kimleri dinleyeceğimize. Goran Bregovic’i zaten herkes biliyor, fazla bahsetmeye gerek yok. Onun dışında Bulgar klarnetçi İvo Papazov, Sırp trompetçi Boban Markovic, Boşnak şarkıcılar Halid Beslic ve Hinzo Polovina, Makedon şarkıcı Esma Redzepova, Arnavut şarkıcı Merita Halili, Sırp sanatçı Miroslav İlic gibi pek çok farklı milletin sanatçılarından duyacağınız halk şarkıları ile işe başlayabilirsiniz. Shanti, Balkan Beat Box gibi Balkan-techno ya da Kultur Shock gibi Balkan-punk tarzı örnekler ise daha sonraki çeşniler. Balkan halk müziği kendi içinde değişik kategorilere ayrılmış durumda; Tamburitza (Hırvat), Sevdalinka(Bosna), Turbo-folk gibi. Ayrıca, klarnet, trompet, tulum, kaval, zurna gibi üflemelilerin, trampet, Ramazan davulu gibi vurmalı çalgıların ve akordeonun da Balkan müziğini icra ederken çalınan temel enstrümanlar olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Bilhassa trampete burada ayrı bir başlık açmak gerek, çünkü Sırbistan’da her yıl düzenlenen Guca trampet festivali trampetçilerin buluşma noktası sayılıyor. Dileyen her ağustosta düzenlenen bu festivali internetten ya da bizzat yerinde görerek takip edebilir.

Uzun lafın kısası, Balkan kültürü kendi içinde belirgin özellikler sergilese de özünde bizden çok ayrı değil. Üstelik bu müziği “şopar işi gırnata” diye niteleyip hor görmek ise, hem bize, hem bu topraklarda yaşayan insanlara karşı bir ayıp. Bunun bilincinde olarak, o zaman hep birlikte disko disko!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Öncelikle blogun hayırlı olsun Şero. Yazı yine tipik olmuş ama nedense Şefik'e pek laf düşmemiş gibi. Dha çok örnek verebilirdin. Mesela bir sürü film müziği ve bunu yapan gruplar var. Bregoviç en önemlisi ama sadece biri. Makedonya'dan Anastacia benim dinlerken mest olduğum bir grup mesela. Yada bizzat Emir Kustarica'nın kurup üyesi olduğu No Smoking Orchestra var. Aslında Balkan sinemasını sevsem örnekler çoğalır. Ama çok ilginç melodiler oluşturdukları kesin.