17 Mart 2008 Pazartesi

ROGERS WATERS VE PINK FLOYD İKONU

Geçtiğimiz günlerde ortaya atılan bir organizasyon haberi müzik dünyasına bomba gibi düştü. Resmi sitesinde açıklanmış olmasa da ülkemiz müzik otoritelerinin kesin gözüyle baktıkları bu haber, geçenlerde tüm zamanların gelmiş geçmiş en büyük grubu ilan edilen Pink Floyd grubunun kurucusu, bestecisi ve bassçısı Roger Waters’in 2 Haziran’da Lizbon’da başlatacağı dünya turu çerçevesinde 20 Haziran’da Kuruçeşme Arena’da bir konser vereceğiydi. Bu haber Türkiye’deki Floydianları (Pink Floyd’u bir yaşam felsefesi olarak benimsemiş, hayran ötesi hayranlara bu ad veriliyor) kuşkusuz derinden heyecanlandırdı. Üstelik, ünlü gitarist Eric Clapton’un da Waters ile birlikte çalma ihtimali ortaya çıkınca haliyle konser, kaliteli müzikseverler için kaçırılmaması gereken bir fırsat durumuna geldi. Bu önemli haberin ardından Pink Floyd’u konu etmemek çok büyük talihsizlik olacaktı ve buradan yola çıkarak Roger Waters ve Pink Floyd’un tarihini, felsefesini, yaptıkları müziği anlatmak farz oldu.

İngiltere, dünyanın en şatafatlı grupları ve şarkıcıları çıkarması açısından elzemdir. Bu duruma verilebilecek örneklerden birkaçı: The Beatles, Elton John, David Bowie, Queen, Iron Maiden, Black Sabbath vs. Bu saydıklarımızın hepsi kült haline gelmiş isimler ve tabii ki Pink Floyd da İngiltere’nin dünyaya sunduğu en büyük isim (ki yukarıda da belirtildiği gibi büyüklüğü belgelidir). Grup tarz olarak psychedelic rock’ın temsilcisi sayılmaktadır. Psychedelic rock, bilhassa LSD gibi uyuşturucu maddelerin insanın akıl ve ruh sağlığı üzerinde yarattığı yıkıcı etkileri anlatmaya çalışan bir müzik türü olup, 60’lı yıllarda bu tarz madde kullanımının artışına bağlı olarak en revaçta dönemini yaşamıştır. Jimi Hendrix, Rolling Stones, The Who, Led Zeppelin, The Beatles gibi grup ve sanatçıların parçalarında bu tarzın etkilerine rastlanır.

Pink Floyd, 1965’te Syd Barrett(gitar), Roger Waters(bass), Nick Mason(davul) ve Richard Wright(klavye) tarafından kuruldu.. İsmi iki ünlü blues ustası Pink Anderson ve Floyd Council’in ilk isimleri alınarak oluşturulmuştur. Başlangıçta grup lideri Barrett idi. İlk albümleri ‘The Piper at the Gates Of The Dawn’dır ve şarkıların tamamına yakını Barrett imzalıdır(1967).Daha sonra Barrett’in ortaya çıkan uyuşturucu ve şizofreni problemleri nedeniyle gruba David Gilmour(gitar) katılmış, ardından 5 kişi olarak yayınladıkları tek albüm ‘A Saucerful Of Secrets(1968)’ piyasaya çıkmış ve daha sonra Barrett gruptan ayrılmak zorunda kalmıştır.

Daha sonra ise grupta Waters egemenliği başlamıştır. ‘More’ filminin müziklerini yaptıktan sonra grup, 69’da ‘Ummaguma’ adlı iki Cdlik albümü çıkardı. Bu albümü sırası ile ‘Atom Heart Mother(1970)’, ‘Meddle(1971)’, ‘Obscured By Clouds(1972)’ albümleri izledi. Sene 1973 olduğunda ise Pink Floyd’u zirve yapan albüm yayınlandı: ‘Dark Side Of The Moon’. Bu albümün en büyük özelliği, albümün tam 741 hafta yani 14 seneyi aşkın süre İngiltere listelerinde kalmasıydı ve albüm 40 milyon satarak dünyanın en fazla satılan rock albümü ünvanını aldı. 1975’te ‘Wish You Were Here’ piyasaya çıktı. Bu albümdeki şarkılar Syd Barrett’a ithaf edilmiştir. 1977’de ‘Animals’ adlı kült albüm çıkmış, Sheep, Dogs, Pigs gibi parçalarda çeşitli insan kişilikleri bu hayvanlara benzetilerek işlenmiştir. 1979’ta efsanevi albüm ‘The Wall’ yayınlanmıştır. Burada ‘Pink’ adlı bir çocuğun, doğumundan itibaren yaşadıkları savaş, ihanet, eğitim sistemi ve baba hasretine göndermeler yapılarak anlatılmıştır. 1983’de ise The Wall’da yayınlanmayan parçalar ‘Final Cut’ta toplanmıştır. Grup bu dönemde çok büyük çalkantılar yaşamış ve sonunda Waters gruptan ayrılmış, Pink Floyd’un en şaşaalı dönemi son bulmuştur. Grup bundan sonra üretim konusunda ciddi sıkıntılar yaşamış, Roger Waters ise solo kariyerine başlamıştır.

Artık yeni lider David Gilmour’dur, 1987’de ‘A Momentary Lapse Of Reason’ ve 1994’teki ‘The Divison Bell’ albümünden sonra grup dağılmış, 2001’de ise en iyilerin yer aldığı ‘Echoes’ adlı toplama albüm yayınlanmıştır. Dağılmanın ardından grup üyelerinin tamamı bireysel çalışmalara yönelmiştir. Hatta son olarak bundan kısa bir süre önce David Gilmour’un son çalışması ‘On An Island’ yayınlanmıştır. Grubun son konser performansı tam 24 sene aradan sonra yardım amaçlı olarak Bob Geldof’un geçtiğimiz yaz organize ettiği Live8’te olmuştur. Geldof,The Wall albümünün aynı adı taşıyan filminde Pink’i canlandırmıştır.Ayrıca grubun önemli bir özelliği de muhteşem sahne şovlarıdır. Etkileyici ışık gösterileri, kendilerine eşlik eden hatasız çalan bir orkestra ve zenci gırtlaklı bayan vokalistler, grubun konserlerde bile ne kadar mükemmeliyetçi davrandıklarının ispatıdır.

Roger Waters, grubun beste yükünü omuzlarında yıllarca taşıması bakımından önemli bir yer tutar. Özellikle, yazdığı sözlerde aşk, sevgi gibi temaları işlememesine rağmen oldukça duygu yüklü sözler yazmış ve bu sözler de kitleleri peşinden sürüklemelerinde haklı bir yer edinmiştir grubun. Waters’ın bu sözleri yazmasında 2. Dünya Savaşı’nda babasını yitirmesi ve annesiyle bir türlü yıldızlarının barışmamasının büyük etkisi olmuştur. Bu duruma sevinmeli mi yoksa üzülmeli mi orası da Floydianlar için ayrı bir tartışma konusu tabii ki.

Sonuç olarak 20 Haziran’da bizi unutulmaz bir gece bekliyor. Duyumlara göre, Waters’ın ‘Dark Side Of The Moon’ albümünü baştan sona çalması bekleniyor. Hal böyle olunca tabi, Floydianlar için uykusuz geceler kapıda bekliyor. Bir yandan bilet bulabilme telaşı, öte yandan Waters’ı canlı canlı hem de ülkemizde izleyebilme fırsatının getirmiş olduğu muazzam heyecan. Umarız bu organizasyonda umulmadık bir talihsizlik yaşanmaz ve Waters ülkemize gelir. Roger Waters’a başta söylendiği gibi Eric Clapton’un yanı sıra grubun davulcusu Nick Mason da eşlik edebilir. Benim kişisel arzum ise bir Gilmour hayranı olarak hazır yeni albüm de çıkmışken Gilmour’un da ülkemize gelip o blues tınılı harikulade gitar sololarını atması.

P.S. (Bu not Yaserciğim’e) Kişisel isteğim başlığın lütfen olduğu gibi konulması ve noktalama işaretleri dışında yazıyla oynanmaması, ancak yer darlığı söz konusu ise çıkarmalar olabilir, saygı duyarım. Çalışmalarınızda başarılar.....

Hiç yorum yok: